10 Ekim 2022 Pazartesi
29 Ağustos 2022 Pazartesi
Hayat Seni Çağırıyor
Kıyıda
yüzdüğün bu mevsim var ya
Çok çabuk bitecek, büyüyeceksin.
Her sabah boyunu ölçtüğün günler,
Burnunda tütecek, büyüyeceksin.
Belki bir sınavdan çıkıp hüzünle,
Beyaz bir kâğıda dönen yüzünle,
Daldığın rüyayı bekleyen günle
Kendine gelecek, büyüyeceksin.
Gençliğe çalacak ilk aşkın zili,
Çözecek içini sevdanın dili,
Eline değince bir kızın eli,
Tenin titreyecek, büyüyeceksin.
Ruhun hayallerle kanatlanacak,
Her yaşta bir başka dala konacak;
Bazen ıslanacak, bazen yanacak,
Yıllar gel diyecek, büyüyeceksin.
Mehmet Taştan
11 Ağustos 2022 Perşembe
21 Temmuz 2022 Perşembe
Kudüs’te Dört Gün / Mehmet Taştan
Her dinin kutsal saydığı bir şehir vardır mutlaka. Müslümanlar
için, Hz. Peygamberle şereflenen Medine; Katolikler için Sistina
Şapel’le anlam kazanan Vatikan; Hindular için Ganj’ın
kıyısındaki Varanasi böyledir mesela… Ama bu şehirlerden
hiçbiri, başka bir din mensubu için özel bir anlam taşımaz. Sadece ötekinin
kutsalı olarak görür.
Sıra Kudüs’e geldi mi durum birden değişir. Çünkü bu şehir, yalnız bir dinin değil, üç dinin birden kutsalıdır. Müslümanlık, Hristiyanlık ve Museviliğin…
Kudüs’ün, 1400 yıldır, üç semavi dinin kutsal şehri olması nedeniyle her vakıanın birden fazla hikayesi, her sembolün birden fazla anlamı vardır. Örneğin, Yahudilerin batıdan bakarak Ağlama Duvarı dedikleri yere, biz Müslümanlar doğudan bakarak Burak Duvarı diyoruz. Muallak Taşı, bizim için, Hz. Muhammed’in üzerine ayak basıp, miraca yükseldiği kayadır. Museviler için, Hz. İbrahim’in oğlu İshak’ı kurban etmek için yatırdığı yerdir. Dahası bize göre, kurban edilmek istenen oğul, İshak değil İsmail’dir. Olayın geçtiği yer de Kudüs değil, Mina’dır.
Bu listeye başkaca örnekler eklemek mümkün... Ancak zeytin
ağaçlarıyla portakalların, hurma dallarıyla üzüm bağlarının birbiriyle
koklaştığı beldede, barış ve huzuru bozan şey, bunlardan hiçbiri
değildir. Kıyamet Kilisesinde ya da Yükseliş Kilisesinde,
yere kapanıp, İsa’nın izlerine yüz sürenleri, gözyaşı dökenleri, o
kutsallıkla yoğrulsun diye ellerindeki bezleri yerlere sürenleri izlerken,
onlara saygı duymaktan başka bir şey gelmiyor aklınıza. 14 duraklı çile yolunu
da aynı sükunetle yürüyorsunuz.
Kendinizi toplamaya çalışarak yöneldiğiniz Mescid-i Aksa’nın her
bir kapısında tam teçhizatlı ve elleri tetikte bekleyen İsrail askerleri nöbet
tutuyor. Onların izin vermediği kişilerin içeri girmesi mümkün değil.
Hiçbir kilisede olmayan bu uygulamanın sırf Müslümanları caydırma ve rencide
etme amaçlı olduğunu söylemek bile abes… Askerlerin kontrolü altındaki o
kapılardan her geçişte ruhunuz daralıyor. La havle çekerek geçiyorsunuz.
Mescid-i Aksa
Kapıdan sonrası başka bir dünya… Havanın ve toprağın değiştiği yer: Mescid-i Aksa… Gündüz huzurla dolar orası, gece aşkla… Gündüz, Kadim Mescitte tarihin derinliğine iner; Kıble Mescidinde geçmişin ihtişamıyla yüzleşirsiniz. Burak’ın, Hz. Peygamberin miraç dönüşünü beklediği yerde diliniz tutulur; İsa’nın taş beşiğinde kalbiniz… Kubbettüs Sahra, altın kubbesiyle bir yüzük kaşı gibi parlar ortada… Bahçesinde zeytin ağaçları, o güzellik karşısında hafif bir esintiyle raks eder. Orada, ellerini semaya kaldırmak da başkadır; yağmurda ıslanmak da… Yürüdükçe artar yağmur… Ruhunuz ağaçların saadetine kavuşur; bedeniniz yaprakların berraklığına…
Gece miraç kokar Aksa... Gözlerinizi yine Kubbettüs Sahra alır… Çünkü bu mabedin koynunda, Hz. Peygamberin, üzerine basarak miraca yükseldiği Muallak Taşı ve kayanın tam altında, o gece namaz kıldığı Ruhlar Mağarası var... O mağarada bedenin darası düşüyor; ruhunuz seyyal bir hale geliyor.
Bu değişim, her yerinden hissedilir Aksa’nın… Bir akşam Mescid-i Aksa’dayım mesela… Hava açık ve gökyüzü masmavi… Bütün ihtişamıyla Kubbetüs Sahra duruyor karşımda… Beni çağırıyor. ‘Gel’ diyor. Aramızda sadece sütunlar var. Zeytin ağaçları arasındaki yoldan ona doğru yürüyorum, Bir ara durdum. Havayı kuvvetlice içime çektim. Yere eğildim. Bir avuç toprak alıp kokladım. Kalkarken gözlerim kapalıydı.
O gece hiç bitmesin isterdim. Ama olmadı. İşgal gerçeğine çarpıp dağıldı. İsrail askerleri her gün olduğu gibi o akşam da yatsı namazından sonra, Mescid-i Aksa’yı boşaltıp, kapılarına kilit vurdular.
Gecenin Uzayan Yarısı
13 Temmuz 2022 Çarşamba
Şiir ve Şair
11 Temmuz 2022 Pazartesi
Bu Kapıdan Yansıyanlar / Özen Şafak
Bazen hayat denk getirir.
Bir kitaba öylesine bakmak için uzanıverirsiniz.
Ve kapağındaki aralık kapıdan usulca
içeri süzülürsünüz benim gibi…
Kitaba ismini veren “Bu Kapıdan”
şiirindeki kapı imgesi insan zihnini allak bullak ediyor. Kapıdan geçip
ulaşacağınız dünyanın heyecanı sarıyor benliğinizi…
“Yer mi kayıyor yoksa zaman mı savruluyor?
Daha
kaç yıl sürecek bu dinmeyen fırtına?”
Sevdaya dair şiirler zarafetle
dizayn edilmiş. Süslü cümleler değil, gerçek aşkı gören
dizelere, ayrılığın görkemli diline, hüznüne bağlanıp müptelası oluyorsunuz:
“Bu şehir, bu deniz, bu koku, bu ten
Seni ilk gördüğüm güne benziyor.”
Erzurum şiiriyle salt bir kenti değil,
doğduğu, yaşadığı kentini, karlı dağların kuşattığı kentini, tarihinden töresine,
sevgisinden saygısına, maneviyatına tüm görkemiyle anlatıyor.
“Seni ancak seninle ömür tüketen
anlar”
diyerek de sadece o topraklara değenlere özel
kılıyor.
Anne şiiriyle tüm annelerin sahip
olmak isteyeceği bir evlattır.
“Dumanlı başında gam…
Ve
alnında soylu nur,”
Bir anne bundan öte nasıl anlatılır
ki…
“Bir ömür tüketip camın önünde,
Hayatı seyirlik sanıyor perde.”
Sanki hepimizin bu dünyada bir perde
olduğunu yüzümüze vuruyor. Bizim dışımızdaki dünyayı seyre daldığımızı tesir
edemediğimizi zaten istesek de tesir edemeyeceğimizi, bir perde gibi bağlı olduğumuzu,
olduğumuz yerden uzaklaşamayacağımızı anlatıyor bize.
Son dönem şiirlerinde ise bir
dönüşüm, değişim yeni bir boyut olduğunu görüyoruz...Şiiri kim yazsın? Yağmuru
izleyenler değil elini ateşe sokanlar yazsın. Kendisi ile yüzleşmekten
kaçmayanlar yazsın sözüne nazire yapar gibi...
“Derviş sandıklarımız bezirgân çıktı
Üzeyir tut elimden sizin ele gidelim” diyor.
Şiir bazen seni sarsıp kendine
getirmeli, masal anlatmak yerine ayna tutmalı. Bunca acının yaşandığı yer
yüzünde inandıklarımız hızla özünden kopup değişiyor, can acıtıyor. Onun için "Sıradan
Acılar" şiirinde;
“Bu nasıl bir insanlık, bu nasıl bir
dünyadır?
Birinin kahkahası, ötekine tufandır!” diyor.
Son dönem şiirleri ile günümüz yaşamını, yaşanmışlıklarını, çelişkilerini anlatarak toplumun haline ses veren şair, elini taşın altına koyuyor, çağıyla yüzleşiyor.
Keyifle okuduğum pek çok şiir. Ruhuma tercüman olan pek çok şiir. İyi ki o kapıdan içeri girmişim. Taştan’ın şiirlerinin büyülü dünyasında kaybolmuşum.
20 Haziran 2022 Pazartesi
Eve Dönüş Yolunda
Derslerin hali harap,
Umut yorgun, hedef sarp,
Yine başladı hesap,
Eve dönüş yolunda.
Her akşam aynı mevzu
Ve zıtlıkta yarışma,
“Artık çekidüzen ver”
“Lütfen bana karışma”
Aylar ne tez tükendi,
Beklenen güne geldi,
Kaybedip tazelendi,
Eve dönüş yolunda.
Mehmet Taştan
13 Haziran 2022 Pazartesi
Sırdı Yüzünde
Klavye başında gördüğün rüya,
Rengârenk açılmış kırdı yüzünde.
Onunla çoğalıp azalan dünya,
Sanki dile gelmiş sırdı yüzünde.
Bütün kayıtlardan silinmiş adres,
Uyurken aklından çıkmayan lades,
Sazlıkta kuşları parlatan o ses,
Sayfa sayfa esip sardı yüzünde.
Avucunda yosun yeşili kolye,
Konsola yüzüstü düşmüş şövalye.
Masada ışıksız kalan klavye,
Yolları kapamış kardı yüzünde.
Mehmet Taştan
11 Haziran 2022 Cumartesi
Bu Kapıdan çıktı
31 Mayıs 2022 Salı
Üzeyir Tut Elimden
Derviş sandıklarımız bir bir bezirgân çıktı.
Üzeyir tut
elimden sizin ele gidelim.
Cebimizdeki para geçmiyor bu diyarda,
Bu lisan bizim değil, bizim değil bu öfke,
Üzeyir tut
elimden sizin ele gidelim.
Hangi
kalbe dokunsam parmaklarım kanıyor,
Hayal
kırıklıkları kesiyor elmas gibi…
Her akşam akla ziyan havadisler duymaktan
Şaşkın bir
heykel gibi donakalmış gözleri…
Üzeyir tut elimden sizin ele gidelim.
Büyüklerimiz
bize masal anlatmadılar,
Biz her gece Ömer’i dinleyerek büyüdük.
O kitabın ırmağa düştüğü
günden beri
Okunacak hiçbir şey yazmıyor gazeteler,
Üzeyir tut elimden sizin ele gidelim.
Her şey
bir mevsim kadar kısa sürüyor şimdi,
Gitgide çoğalıyor Godo’yu bekleyenler;
Saatin tiktakları
işlemiyor mermere
Gösteriye dönüşmüş ayinlerden bize ne?
Üzeyir tut elimden sizin ele gidelim.
Sürüden ayrılmayı göze alan faniler,
Ya lanetli oluyor yahut medeni ölü…
Opera meydanında yanan kitaplar gibi
Karanlığa tutulan bir ışık olmak için
Üzeyir gel seninle bizim ele gidelim.
12 Mayıs 2022 Perşembe
Mayısta Boğaz
Mehmet Taştan


.jpg)



