(Anayasa 24, AİHS 9)
Strazburg havaalanında güvenlik kontrolü sırasında dastar (pegri) çıkartmak zorunda kalan
bir Sih başvurucunun şikâyetini kabul edilemez bulmuştur. Bu kararında Mahkeme
ilk olarak Sih dinine göre
erkeklerin başlarına dastar takmak zorunda olduklarını ve bu nedenle dastarını
çıkartmak zorunda kalmanın bu kişi bakımından dinini açığa vurma özgürlüğüne
müdahale olarak kabul edilebileceğini belirtir. Ancak Mahkeme’ye göre kamu
güvenliği gerekçesine dayalı bu müdahale haklı bir müdahaledir (AİHM, Phull–Fransa Kararı). Mahkeme bu
sonuca varırken, Komisyonun X - Birleşik Krallık (No. 7992/77) kararına atıf
yapmıştır. Bu davada Komisyon, motosiklet kullanan bir Sih’in başındaki dastar
nedeniyle kask takmadığı için para cezasına çarptırılmasını, sağlık gerekçesine
dayandığı için haklı bulmuştur. Mahkeme bu içtihadını, ehliyet almak için başı
açık bir fotoğraf vermek zorunda olan bir Sih’in davasında da izlemiştir.
AİHM, 2007'de kardeşinin
öldürülmesiyle ilgili davada ifade vermek için duruşma salonuna başörtüsüyle
giren kadının, mahkeme heyeti tarafından salondan çıkarılmasını, “dini
aidiyetini özgürce gösterme hakkına müdahale olarak nitelemiştir (AİHM Lachiri-Belçika 2018).
Anayasanın 2, 5, 10, 13, 14, 15, 17, 24, 72, 90, 136,
174. Maddeleri din ve vicdan hürriyetiyle ilgilidir.
24 Temmuz 1923
tarihli Lozan Antlaşmasının 37-44. Maddeleri arasında azınlık haklarından söz
edilmiş, ancak hangi toplulukların azınlık sayılacağı sözleşmeye yazılmamış, bu
husus uygulamaya bırakılmıştır. Uygulamada azınlık deyince, Ermeni, Rum ve Musevi Cemaatleri
anlaşılmıştır. Bu topluluklara 1925 yılında Bulgaristan’la yapılan dostluk
antlaşmasıyla Hıristiyan Bulgar Cemaati
eklenmiştir.
Yeri gelmişken
belirtelim ki, Lozan Antlaşmasının 39/2. Fıkrasında, “Türkiye’nin
bütün ahalisi din tefrik edilmeksizin kanun nazarında müsavi olacaklardır” cümlesine yer verilmiştir. Böylelikle, henüz cumhuriyet kurulmadan “din ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde
eşitlik” kuralı, uluslararası bir taahhüt olarak hukuk sistemimize
girmiştir.
3 Mart 1924 günü
çıkarılan 4 kanundan üçü, dini hayata ilişkin olmuştur. Bunlar sırasıyla
Hilafetin Kaldırılması, Diyanet İşleri Başkanlığının kurulması ve Tevhidi
Tedrisat Kanunudur.
Yumuşatılmış bir emsal karar teorisi...
AİHM tarafından çok sınanmış bir madde (AİHS 9) değildir. Özel ve kamusal
alanda koruma sağlar. Din hürriyeti, özel hayata saygı (m.8), ifade özgürlüğü
(m10), örgütlenme özgürlüğü (11), çocukların eğitiminde ebeveynin dini ve
felsefi inançlarının gözetilmesi (1 Nolu Ek Protokol m.2) ile birlikte
düşünülmelidir.
AİHS 9, MSHS 18, Amerikan İHS 12,
Afrika İHS 8, Evrensel İslam Hakları Beyannamesi 12 din ve vicdan hürriyetini
düzenler.
Anayasanın 10. maddesi, AİHS'nin 14
maddesi ayrımcılık yasağı getirmiştir. Bütün din mensuplarına eşit şekilde
saygı gösterilmelidir. Endoktrinasyon yapmamalıdır.
Peki ama din din nedir?
Neyi din olarak kabul edeceğiz ki koruyalım?
2012 yılında yayınlanan bir
araştırmaya göre, 6,9 milyar insanın yaşadığı dünyada her on kişiden sekizi bir
dine inanmaktadır. Dünya nüfusunun, %32’si Hristiyan, %23’ü Müslüman, %20’si
dinsiz, %15’ini Hindu, %7’sini Budist, %0,2’sini Yahudi’dir. Hiçbir dine
inanmayan insanların en yoğun şekilde Çin’de yaşamaktadır. Bu ülkede, her on
kişiden dördü hiçbir dine mensup değildir.
Sabiilik, Kuran-ı Kerim'de üç ayette geçer (Bakara 62, Maide 69, Hac 17). Literatürde, vaftizci Yahya Hristiyanları olarak tanımlanır.
İnanç olarak sunulan görüş, mukni, ciddi, tutarlı ve etkili
olmalıdır. Pratiği bakımından da insan hayatında temel nitelikte önemli bir yer
tutmalı, insan onuruna saygılı, demokratik toplum düzeniyle bağdaşır olmalıdır.
(Campell ve Cosans & Birleşik Krallık 1982)
Dinin özgürlükler konusundaki tavrına baklmaksızın din
hürriyeti korunur. Ancak bu koruma dinin emrettiği yada etkilediği bütün
eylemler için geçerli değildir.
İnanç
hürriyeti mutlaktır ama inancın emrettiği ya da etkilediği eylemler bakımından
nisbî koruma sağlar.
Bu hak, inanma-inanmama, dini
öğrenme-öğrenmeme, ibadet yapma-yapmama, bireysel veya kolektif olarak
açıklama, cemaatin mallarını korunması, kılıf kıyafet, din değiştirme,
ibadethanelere ruhsat verilmesi, dini kurumların tescili, kamusal alanda dini
sembollerin kullanılması, komşularına dini tebliğ etmeye çalışması konularını
içerir (Kokkinakis-Yunanistan 1993). Kişinin inancına ilişkin bir
açıklama yapmaması tavrı da inanç alanına ilişkin bir değer ya da davranış
olarak nitelendirilmiştir. Nüfus cüzdanında din hanesine İslam yazmasını
başvurucunun iradesini yansıtmadığı için, bu hanenin boş bırakılmasını da “dini
açıklamama hakkı bakımından ihlal saymıştır (AİHM, Sinan Işık-Türkiye 2010).
AİHM din tanımı yapmaz. Avrupa
konsensüsü arar. Ana akım dinler, o dinlerin çeşitli mezhepleri, yehova şahitleri, pasifizm (savaşa ve
şiddete karşı olma), ateizm,
agnostizm (bilinmezcilik), vegancılık
(yalnız hayvanları değil, süt, yoğurt gibi hayvansal ürünleri de yememek) gibi
felsefi görüşler din hürriyeti kapsamında kabul edilmiştir.
Konsensüs olmayan durumlarda takdir
yetkisi daha geniştir. Konsensüs olmayan durumlarda, Saintoloji kilisesi
davasında olduğu gibi o ülkenin o inançla ilgili geçmişteki uygulamalarına
bakar (AİHM, Kimlya- Rusya Kararı 2009).
Üye ülkelerdeki farklılıklara saygı gösterir. Devletin ülkedeki dinler arasında
hakem rolü oynamasını ister. Sünni İslam’dan farklı olan Alevilik inancının Türk
toplumuna ve tarihine sıkıca nüfuz etmiş olduğundan hareketle bir inanç ya
da kanaat olarak nitelendirmiştir. Zorunlu din kültürü dersini içeriği
itibariyle AİHS 1. ek protokolünün
2. Maddesine aykırı olduğuna karar vermiştir (AİHM, Hasan ve Eylem Zengin- Türkiye 2007).
Demokratik ülkelerde din özgürlüğü, tanıma, çoğulculuk ve tarafsızlık
esaslarına göre şekillenmelidir. AYM
1986’da TCK 175’deki “semavi dinler”
ibaresini iptal ederken laiklik ve tarafsızlık esasına dayanmıştır.
AİHM 9-10. Maddeler
çatışmasına ilişkin iki kararında din ve vicdan hürriyetini üstün tutmuştur. Oyun,
Tanrı’yı yaşlı, yetkisiz ve etkisiz; Hazreti Đsa’yı düşük zekâlı “annesinin
oğlu” ve Meryem Ana’yı her ikisini de yöneten, ilkesiz, hafif meşrep kadın
olarak göstermektedir. Üçü bir arada, insanlığın ahlaksızlıktan dolayı
cezalandırılması gerektiğine karar vermektedirler. Doğrudan yok etme imkânını kullanmak
yerine, insanlığı “kurtarılmaya muhtaç” ve “pişman olabilir durumda” bırakmak
için bir cezalandırma yöntemi seçmektedirler. Bu cezayı kendileri
düşünemedikleri için, şeytan’dan yardım istemektedirler. Oyunun yasaklanması oy
çokluğuyla 10. Madde ihlali sayılmamıştır (Otto
Preminger Enstitüsü – Avusturya 1994).
Hz. Muhammed’in pedofil eğilimlerinin olduğu mesajını veren
ifadeler kullanarak dinî öğretileri aşağılamaktan mahkûm edilmesiyle ilgilidir. Aleyhte ifadeler tarafsız bir
tartışmada izin verilen sınırları aşmıştır. Bu ifadeler, önyargıları tahrik
ederek dinsel barışı tehdit edecek şekilde İslam Peygamberine yönelik istismar
edici bir saldırı olarak niteleyen yerel mahkemeler ilgili ve yeterli gerekçe
oluşturmuştur. (E.S. – Avusturya
25.10.2018)
AİHM, 9. madde uygulanmasında
devletlere geniş bir takdir yetkisi tanır. Mahkeme, Lautsi- İtalya, Leyla Şahin-Türkiye davalarında aynı sonuca varmak
suretiyle devletlerin takdir yetkisine karışmama eğilimini ortaya koymuştur.
Aczimedilerin kıyafetlerinden dolayı cezalandırılmasını ihlal saymıştır. (AİHM Ahmet Aslan Türkiye 2010)
Anayasa Mahkemesi Sara Akgül kararında,
AİHM’in Leyla Şahin kararının AY 13 anlamında kanun sayılamayacağını belirterek
AİHS m 53’e uygun davranmıştır.
“Allah belanı versin” sözünü
hakaret saymaması, Yargıtay’ın dini söylemler karşısında tarafsız ve kayıtsız
kalma eğiliminde olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir örnektir (Yargıtay CGK 2014)
AİHM, Boşanma yasağına karşı yapılan
başvuruyu, reşit olmayan kızla evliliği, Yehova Şahidinin çocuğunun ulusal
bayrama katılmasını reddetmesini, ötanaziyi, intihara yönlendirmeyi, dil
tercihini, ölümden sonra insan bedeni üzerindeki tasarrufları, hükümetin din
eksenli eleştirilmesini, Hristiyanlığın kanunla yasaklandığı bir ülkeye iadeyi
bu kapsamda görmemiştir.
Kurban kesmeyi, dinin emirlerine göre
kesimhaneler kurulmasını koruma altına almıştır. İnancı nedeniyle ülkeye
sokulmamasını, Budist bir mahkûma etli yiyecekler dayatılmasını ihlal
saymıştır.
Makedonya'da cuma günleri işe gitmeyen
bir kişinin, Müslüman olduğunu konusundaki iddiasının samimiyetini
ispatlayamadığı yani namaz oruç gibi ibadetlerini eda etmediği için vicdanı ret
talebini reddetmiştir. Vicdani redde ispat görevini kişiye yüklemiştir. San
Marino'da iki milletvekilinin, Yunanistan’da avukatların İncil üzerine yemini
reddetmelerini 9. madde kapsamında görmüştür. Vergi gelirlerinden kilisenin pay
alması nedeniyle, vergi verilmek istenmemesini bu kapsamda görmemiştir. Din
değiştirmeyi madde kapsamında görmüş ama yakışıksız din değiştirme olarak
tanımladığı devlet baskısıyla din değiştirmeyi hakkın ihlali saymıştır.
Müslüman Cemaati Yüksek Şurasının dini liderinin Bulgar yönetimi tarafından
belirlenmesini, yani seçime müdahale edilmesini ihlal saymıştır. Yunanistan’da
İslam cemaati tarafından seçilmiş müftü Mehmet Emin Ağa yerine hükümetçe başka
birinin atanmasını ihlal saymıştır. Yargıtay’ın tüzel kişiliği olmayan dini bir
kurum olarak tanımladığı Fener Rum Kilisesini, AİHM ekümeniklik sıfatını da
kullanarak Türkiye’deki Rum Ortodoks Cemaatinin meşru temsilcisi olduğuna karar
vermiştir.
Madde bir dinin emrettiği ya da
etkilediği bütün davranışları korumaz. Askeri hâkimin dinin emirlerini yerine
getirmede bir engelinin olmadığını, meslek olarak askerliği kabul etmekle
birtakım sınırlamaları kabul ettiğini beyanla bir cemaatin toplantılarına
katıldığı için ihraç edilmesini madde kapsamında görmemiştir (AİHM Kalaç-Türkiye 1997).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder