Bangladeş yönetimi
dün gece çok tartışılacak bir infaz daha gerçekleştirdi. Ülkenin önde gelen
siyasetçilerinden Muhammad Kamaruzzaman idam edildi. Bu idam size, dış dünyanın
bütün telkin ve ısrarına aldırmadan Pakistan'da 4 Nisan 1979 günü asılan Ali
Rıza Butto'yu mu hatırlattı yoksa "batıldan merhamet dilemem" diyen
ve 26 Ağustos 1966 günü Mısır'da idam edilen Seyyit Kutup'u mu?
İnfazın gerçekleştiği
coğrafya itibariyle ilkini, idam sebebi olarak ikincisini hatırlatan
Kamaruzzaman'ın idamı, bana dış dünyadan ziyade kendi geçmişimizi hatırlattı.
Bu olayla birlikte kafamda oluşan soru şuydu: Acaba kurulduğundan beri
ülkemizde kaç insan darağacının gölgesinde can vermiştir?
TBMM'nin açıldığı 23
Nisan 1920'den son idamın infaz edildiği 25 Ekim 1984'e kadar geçen 64 yıllık
süre zarfında meclis onayıyla 712 kişi idam edilmiş. Ancak bu rakama olağanüstü
mahkemelerce verilen ve temyiz imkânı bulunmayan 1800-2000 civarında olduğu
tahmin edilen idam kararı dâhil değil. Onlar da dâhil edildiğinde, ülkemizde
aynı dönemde dokuz günde bir kişiyi idama gönderdiğimiz gerçeği çıkıyor
ortaya...
Bu konuda kadınlar
erkeklerden daha şanslı.. Dönem boyunca idam edilen kadın sayısı 15...
Bunlardan sadece biri siyasi sebeplerle darağacına gönderilmiş… O da şapka
kanununa karşı çıktığından bahisle Erzurum'da asılan Şalcı Bacı... Halka dehşet
salmak için gerçekleştirilen bu idamın müsebbibi ise tanıdık bir isim... Çetin
Altan'ın dedesi...
Tabii şapka kanununa
karşı çıktığı için asılan tek kişi Şalcı Bacı değildir. 1925 yılı Kasım Aralık
ayları içinde Erzurum'da 15, Rize'de 8, Kayseri'de 5, Maraş'ta 5, Sivas'ta 2
kişi idam edilmiştir. Ama Şapka Kanunundan önce yazdığı "Frenk Mukallitliği
ve Şapka" adlı eserinden dolayı şapka karşıtı ilan edilen İskilipli Atıf
hocanın idamı bu mevzudaki en bilinen vakıadır.
Malum, cumhuriyet
kurulduktan sonraki toplu idamlar Şeyh Sait isyanıyla başlar. 29 Haziran
1925'te Diyarbakır'da Şeyh Sait 46 arkadaşıyla birlikte asılır. Atatürk'e
suikast girişimi nedeniyle İzmir'de 14, Ankara 4 kişi olmak üzere toplam 18
kişi asılır. Menemen olayının ardından 3 Şubat 1931 günü 28 kişi idam
edilmiştir.
Dersim isyanları
sebebiyle 18 Kasım 1937'de Seyyit Rıza ve yedi arkadaşı asılmıştır.
16-17 Eylül 1961'de
Yassıada'da Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Maliye
Bakanı Hasan Polatkan idam edildi. Böylece TBMM'nin kuruluşundan beri idam
edilen milletvekili sayısı 16'ya yükselmiştir.
Deniz Gezmiş, Hüseyin
İnan, Yusuf Aslan 6 Mayıs 1972'de Ankara'da idam edilmiştir. 12 Eylül 1980
darbesinden sonra asılan 50 kişiden 8 si sağ görüşlü, 16'sı sol görüşlü
kişilerden oluşuyor. Geriye kalanlar ise adli mahkûm.
Yağlı ilmekler, 1961
e kadar daha çok dindar insanların ve Kürtlerin başı üzerinde sallanırken, 12
Mart'tan sonra solu da etkisi altına almıştır. Ve 25 Ekim 1984'te Hıdır
Aslan'ın asılmasıyla ülkemizin idamı defteri fiilen kapanmıştır. Ya da en
azından şimdilik böyle...
İstiklâl Mahkemesi
başkanı Kel Ali'nin basına "İskilipli Atıf Hoca da dahil olmak üzere bütün
İstanbullu sanıkların masumiyetinin ortaya çıktığını, yakında tahliye
edileceklerini" beyan etmesinden kısa bir süre sonra, İskilipli Atıf Hoca
ve Babaeski Müftüsü Ali Rıza'nın idamına karar verilmesi, İzmir suikastında
haklarında verilen 10'ar yıl hapis cezasına itiraz eden İsmail Canbulat ile
İsmail Turgut’un, "sen misin karara itiraz eden" dercesine idam
edilmesi, Diyarbakır'da kararın
açıklanmasından önce idam edilecek kişi sayısınca darağacı hazırlanması, Dersim
maznunlarının pazar günü kurulan mahkemece idam edilmesi yapılan işe yargılama
demeyi imkansızlaştırıyor.
Öyle ki, mahkeme
başkanı Kel Ali'nin öğle yemeğine giderken henüz hakkında karar verilmemiş bir
kişinin de asılmasını emrettiği, celladın "ama efendim, onun hakkında
henüz karar vermediniz" itirazına, "sen as, yemekten sonra kararını
veririz" diye karşılık verdiği halk arasında anlatılır durur.
Kuşkusuz işlenen suça
uygulanacak temel cezayı belirleyen hakim değil kanundur. Ancak eğer hakim
kendisini hukukun değil de iktidar sahiplerinin aracı olarak görmeye başlamışsa
ortaya çıkan da karar değil "yargısız infaz" oluyor. Ve tarih nefes
almaya başladığı anda tetikçilerini hiç affetmiyor.
Tıpkı Üç Alilerde
olduğu gibi...