31 Aralık 2012 Pazartesi

Sultanım

Susarsan yağmur yağar, konuşursan gül açar
Hayalin ebed müddet bir şarkıdır sultanım.
Orda yağmurdan sonra ebemkuşağı açar,
Burda gök siyahlaşır, yer farkıdır sultanım.
Bizi böyle amansız belaya meftun kılan
Kalbimizin bedenden firakıdır sultanım.

Sussak yıllar boyunca konuşmasak seninle
Bir an unuttuğumu sanır mısın sultanım?
Bir sabah yorgun argın çıkıp gelsem kapına
O gün beni sesimden tanır mısın sultanım?
Elim eline değse, gözlerine gözlerim,
Bu ateşle tutuşup yanar mısın sultanım? 

Ağlıyor musun yoksa bana mı öyle geldi,
Değilse yüzün neden harelidir sultanım?
Mahşerden el etse de bir vuslatın hayali
Yaşadığımız günler sürelidir sultanım,
Şavkının hangi şehre düştüğünü sorarsın,
'Ay ve güneş ezelden' nerelidir sultanım? 

Şarap mısın yoksa sen harabatta saki mi?
Bu gidişin veda mı yoksa naz mı sultanım?
Hiçbir maşuk duymadı böyle bir methiyeyi,
Uğruna söylenenler hala az mı sultanım?
Mülkün temeli adalet diye bilirdik ama 
Senin hükmünde adalet bulunmaz mı sultanım? 

Mehmet Taştan


30 Aralık 2012 Pazar

Eylül

Yüz görümü olmadan,
Açılmam dedi yaza,
Bir hayalin aslını
Üfleyip yaktı eylül. 

Hasret çekenler gibi
Kuruyup kadit oldu,
Sarılığa tutulmuş
Gözlerle baktı eylül.

Veda edene kadar
Kendini tuttu ama
Yollarda damla damla,
Eriyip aktı eylül. 

İpek bir fular gibi
Kayıp düştü sulara,
Ardında boynu bükük
Bir güz bıraktı eylül.

Mehmet Taştan